Küresel çapta artan nüfus, doğal kaynakların azalması ve iklim değişikliğinin neredeyse önlenemez boyutlara ulaşması tarım endüstrisini daha sınırlı kaynakla daha fazlasını üretme yolunda zorlamaktadır. Ayrıca, 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna savaşının etkisiyle artan enerji fiyatları, tarım sektörünü de etkilemiş ve dünya genelinde gıda fiyatlarında artışlar görülmeye başlanmıştır. Bu anlamda tarım endüstrisinin rolü, küresel gıda arzının desteklenmesinde temel önem kazanmaktadır. Rakamlar açısından tarım, küresel nominal GSYH’nin %4,3’üne tekabül eden 3,7 trilyon dolarlık bir endüstriyi oluşturmaktadır. Tarım endüstrisi dünyada çalışan nüfusun %27'si olan yaklaşık 896 milyon insana istihdam sağlamaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan kimi ülkelerde, tarımın ekonomideki payı ve tarımdan geçimini sağlayanların oranı oldukça fazladır. Örneğin, tarım 2020 yılında Hindistan nüfusunun yaklaşık %58'inin birincil geçim kaynağıdır ve Sahra Altı Afrika ülkelerinde ise tarımın GSYH’ye katkısı yaklaşık %23 olarak gözükmektedir. Bunun aksine, gelişmiş ülkeler daha az beşeri girdi ile daha çok çıktı üretilebilen alanlara yönelmiş; sanayileşmiş, tarımda ise teknolojiyi ön planda tutarak verimliliği artırmayı amaçlamıştır.
Bu kapsamda, her geçen gün varlığını her alanda arttıran Yapay Zekâ (AI), Nesnelerin İnterneti (IoT), Blokzincir ve diğer teknolojik gelişmeler tarımsal üretim ve değer zincirinde de önemli yer tutmaktadır. Tarım endüstrisinin bir parçası olan bu yeni teknolojiler sadece üretimi artırmak ve kaynak kullanımını optimize etmekle kalmayıp eş anlı olarak israfı azaltmaya, gıdaların izlenebilirliğinin ve kalitesinin artmasına da katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda teknoloji ve tarımın (AgTech) artan yakınsaması, sektörü yeni girişimciler ve yatırımcılar için de cazip hale getirecektir.
Türkiye tarımsal alan bakımından dünyada 31. sıradadır. Tarımsal hasılada ise Avrupa'da birinci, dünyada ilk on ülke arasında yer almaktadır. Tarım ürünlerinde ihracat hacmi 2021 yılında 2020 yılına göre %22 artarak 30 milyar dolara yaklaşmıştır. En önemli pazarlar arasında Irak, Almanya, Rusya ve diğer Avrupa ülkeleri bulunmaktadır.
Türkiye tarım sektörünü geliştirmek için birçok adım atmaktadır. Gerek teşvikler gerekse sağlanan kolaylıklar tarım sektörünün önümüzdeki yıllarda gelişmesinde rol oynayacaktır. Tarım sektörünün 2023 hedefinde kırmızı et üretiminin yaklaşık %40 artırılması, bitkisel üretim için geliştirilecek çeşit sayısını beş katına çıkarmak, tarıma dayalı sanayi işletme sayısında yaklaşık 2 kat artış bulunmaktadır.
Artan nüfus ve kentleşme
2050 itibariyle dünya nüfusunun 9,7 milyara ulaşması beklenmektedir. Nüfustaki artış ile artması beklenen talebin, tarım sektöründeki eğilimleri de şekillendirmesi beklenmektedir. Dünya popülasyonundaki bu artış üretkenlik seviyesindeki artışı zorunlu kılacaktır. Dünya nüfusuna yetecek besinin sağlanması için 2050 yılına kadar mevcut üretimin 1,6 katına çıkması gerekmektedir.
Günümüzde dünya nüfusunun ancak %50’si kentlerde yaşarken, 25 yıl içinde şehirleşme oranının yarı yarıya artarak, insanların %75’inin kentlerde yaşayacağı öngörülmektedir. Kentlerdeki nüfus artışı ile birlikte oluşacak mega şehirlerin (20 milyon üzeri nüfusa sahip) sayısı da artacaktır.
Talep tarafının artışının yanında arz tarafı da arazi ve çiftçilik giderleri nedeniyle sıkıntılar yaşamaktadır. 2030 yılında tarım için çok önemli olan su arzının talebin %40’ını karşılamakta yetersiz kalacağı, artan enerji ve besin maliyetleri nedeniyle de kar marjlarının şimdiden düşmeye başladığı bilinmektedir. Ekilebilir arazilerin 4’te 1’i bozulmuş durumdadır ve buralarda tekrar üretime geçilebilmesi için restorasyona ihtiyaç vardır. Bunun yanı sıra küresel ısınma ve sosyal baskılar nedeniyle tarımda maliyetler artmaktadır.
Gerek nüfus gerekse de kentleşme seviyesindeki bu artış, tarım ürünlerinin arzını önemli ölçüde etkileyecektir. Artan maliyetler ile birlikte bu talebin karşılanabilmesi, verimlilik ihtiyacını vurgulamaktadır.
Tarımda sürdürülebilir büyüme; birçok az gelişmiş ülke için yoksulluktan çıkış, refah artışı ve insani gelişme için en belirleyici faktör olacaktır. Büyüme ve refah artışını uzun vadede mümkün kılan ise verimlilik artışlarıdır. Verimlilik sayesinde artan katma değer, yüksek kârlılık olarak sermayedarlara, yüksek ücretler olarak çalışanlara ve düşük fiyatlar olarak tüketicilere geri dönmektedir.
Türkiye’de kentleşme oranı 1950’lerden bu yana artmaktadır; 2021 yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı %93,2 olarak ölçülmüştür. Türkiye’de toplam nüfusun ise 2025’e kadar %7,2 artış ile 88 milyonu aşacağı beklenmektedir.