Avrupa Birliği (AB), 11 Aralık 2019 tarihinde açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile 2050 yılında iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuştur. Üretim, tüketim, finansman, değer zinciri, enerji, ulaşım ve diğer tüm politikaların iklim değişikliği ekseninde tasarlanmasına dayanan bu yaklaşım, AB politikalarının tamamında esasta bir değişimi ifade etmektedir.
Diğer taraftan, bir ara hedef olarak; AB'nin iklim, enerji, arazi kullanımı, ulaşım ve vergilendirme politikalarının 2030 yılına kadar 1990’daki seviyesine kıyasla %55 emisyon azalışı sağlanacak şekilde gözden geçirilmesi için “Fit for 55 (55’e Uyum)” mevzuat değişikliği paketi Avrupa Komisyonu’nca 14 Temmuz 2021’de yayımlanmıştır. Bu kapsamdaki en önemli unsur, dünyada ilk kez uygulamaya konulacak olan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’dır (SKDM/Carbon Border Adjustment Mechanism - CBAM).
1 Ekim 2023 itibariyle yürürlüğe girmesi beklenen Sınırda Karbon Düzenlemesi’ne ilk etapta demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ürünleri dahil olacaktır. Uygulama kapsamında, 1 Ocak 2026 tarihine kadar olan geçiş döneminde, AB’ye ithal edilen söz konusu ürünlerin üretimi aşamasında salınan karbon emisyonları ile üretim süreçlerinde kullanılan elektriğin üretiminden kaynaklı (dolaylı) emisyonların raporlaması yapılacaktır. 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren başlayacak asıl uygulama döneminde ise ithal ürünlere gömülü emisyonlar için, AB’de yetkilendirilmiş ithalatçılar tarafından AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)’ndeki haftalık karbon fiyatları dikkate alınarak karbon ücreti ödenmeye başlanacak, çimento ve gübre sektörlerinde dolaylı emisyonlar da ücretlendirmeye tabi olacaktır.
Diğer taraftan, Avrupa Komisyonu tarafından 11 Mart 2020’de açıklanan AYM Döngüsel Ekonomi Eylem Planı kapsamında, iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilirliğin AB genelinde norm haline getirilmesi amacıyla 30 Mart 2022 tarihinde bir mevzuat önerisi paketi açıklanmıştır. Anılan paket çerçevesinde, iklim değişikliği ile mücadelede ön plana çıkan (elektronik ve bilişim teknolojileri, piller ve araçlar, ambalaj, plastikler, yapı ve inşaat, gıda, su ve gıda sektörlerine ilaveten) tekstil sektörü öncelikli olarak ele alınmış ve “Sürdürülebilir ve Döngüsel Tekstil için AB Stratejisi” açıklanmıştır. Küresel tekstil üretiminin 2000 yılından 2015 yılına kadar neredeyse iki katına çıktığı, tekstil tüketiminde %81 ile en büyük payı hazır giyim tüketiminin oluşturduğu belirtilmiş; AB genelinde iklim değişikliği ve çevre kirliliğine neden olan dördüncü sektörün ve su-toprak tüketimi en yüksek üçüncü sektörün tekstil sektörü olduğu ifade edilmiştir.
Bu çerçevede Strateji ile, 2030 yılı itibariyle AB pazarına sunulacak tüm tekstil ürünlerinin uzun ömürlü ve geri dönüştürülebilir olması, çevreye zararlı kimyasal içermemesi, büyük ölçüde geri dönüştürülmüş liflerden, sosyal haklara ve çevreye halel getirmeden üretilmesi, tüketicinin daha uzun ömürlü ve kaliteli tekstil ürünlerine erişim sağlaması, ‘fast-fashion’ eğiliminin sona ermesi, yeniden kullanım ve tamir imkanlarının yaygınlaşması, rekabetçi ve iklim değişikliğine dirençli, yenilikçiliğin ön plana çıktığı sektörde, üreticinin tedarik zincirinin her aşamasında ürünün sorumluluğunu alması, yenilikçi liften-life geri dönüşüm kapasitesinin artırılması amaçlanmaktadır.
Bu çerçevede; Strateji’de sürdürülebilir ve döngüsel tekstil için zorunlu eko-tasarım kuralları, satılmayan veya iade edilen ürünlerin imhasının engellenmesi, mikroplastik salınımı ile mücadele, dijital ürün pasaportu zorunluluğu, yeşil beyanların güvenilirliğinin sağlanması ve Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (Extended Producer Responsibility-EPR) somut politikalar olarak belirlenmiştir.
Diğer taraftan; Strateji’de Sürdürülebilir ve Döngüsel Tekstil için Zemin Hazırlayıcı Politikalar kapsamında, Geleceğin Tekstil Ekosistemi için Dönüşüm Yolu Platformu (Transition Pathway), fazla üretim ve fazla tüketime yol açan hızlı moda (fast fashion) trendinin sona ermesi, adil rekabet koşullarının sağlanması, araştırma, yenilikçilik ve yatırımın desteklenmesi, yeşil ve dijital dönüşüm için nitelikli işgücünün yetiştirilmesi, küresel düzeyde sürdürülebilir tekstil değer zincirlerinin tesis edilmesi ve altında çevresel ve sosyal adalete yönelik durum tespiti (due diligence) ve tekstil atığı ihracatı yönetimi başlıkları belirlenmiştir. Bahse konu strateji halihazırda AB’nin vizyonunu yansıtsa da, tüm gelişmiş pazarlarda benzer dönüşümün yaşanması beklenmektedir.
Bu kapsamda, 2030 yılı itibarıyla tekstil ve konfeksiyon ürünlerinin geri dönüştürülmüş liflerden üretilmesi ve geri dönüştürülebilir olması bir zorunluluk haline gelecektir. Geri dönüşüm kapasitesi bulunmayan ülkeler için, geri dönüştürülmüş liflerden üretilen hammaddelerin ithalatına bağımlılık önemli bir tehdit oluşturmaktadır.